Ove Diye Biri, şimdilerde dilimize dört kitabı çevrilen yazar Fredrik Backman’ın ilk kitabı. Kitabı geçtiğimiz günlerde, yazarın bir davetteki konuşmasına rastladıktan sonra okuma listeme ekledim. Şimdi iyi ki o röportaj karşıma çıkmış, iyi ki Kairos Kitap yazarın eserlerini dilimize kazandırmış, iyi ki kitapları kusursuz bir şekilde Elif Nihan Akbaş çevirmiş ve Ove ile tanışmışım diyorum.
Ove, 59 yaşında. Rutinlerine bağlı, takıntılı, insanları kullandıkları arabalara göre yargılamaya meyilli ve sosyal açıdan huysuz bir çocuk gibi... 6 ay önce kaybettiği büyük aşkı Sonja’nın ardından bir gün bile ara vermeden devam ettiği işinden emekli olunca büyük bir bunalıma giriyor.
“İnsanlar Ove’nin dünyayı siyah beyaz gördüğünü söylerdi.
Karısıysa renkliydi. Ove’nin hayatındaki tek renk.”
Hayatındaki tek rengi kaybetmek, işe yaramaz bir alet gibi
kenara atılmak, teknolojiyle değişen dünyaya uyum sağlayamamak Ove’yi o kadar
zorluyor ki her gün karısının yanına gitmek için planlar yapmaya başlıyor. Her
gün, yaşadığı sıra evlerin tabiri caizse çerini çöpünü denetleyip; atıkların
düzgün ayrıldığından, araç trafiğine kapalı yola yabancı araç park etmediğinden,
kapıların kapalı olduğundan emin olmaya çalışan Ove’nin hayatı karşı eve
taşınan tuhaf aileyle bir anda olmasa da yavaş yavaş değişmeye başlıyor.
Karşı ailenin beceriksiz reisi Patrick’in Ove’nin posta kutusunu ezmesi gibi talihsiz bir olayla hayatına giren bu yeni insanlardan Ove pek tabii ki hiç haz etmiyor. Patrick’in İranlı hamile eşi Parvaneh ile 3 ve 7 yaşlarındaki kızları ilk başta Ove’yi çileden çıkarsa da bir süre sonra yaşanan olaylar iki evi birbirine, Ove’yi de tonton bir dede olmaya yakınlaştırıyor.
Ove Diye Biri, bugüne kadar okuduğum en samimi hikayelerden biriydi. Karakterler o kadar gerçekçi kurgulanmış ki bir yerlerde 40 yıllık dostuna küsen Ove’ler, huysuz komşusunun terslemesine rağmen ona plastik kaplarda yemek götüren Parvaneh’ler, senelerdir aksi cevaplar alsa da bulduğu her fırsatta sohbet açmaya çalışan Jimmy’ler var. Kitabın teması ilk sayfada intihar olarak belirtilmiş ve defalarca bu amaç uğruna bazı girişimlerde bulunulmuş olsa da insanı hayata yakınlaştıran, yaşama dair umut veren, insanın içinde çiçekler açtıran bir yanı da var kitabın. Kitap bu açıdan birbirine zıt gözüken pek çok duyguyu bir arada barındırıyor diyebilirim.
Bir sayfada hüzünlenirken bir sayfa sonra kahkahalarla gülebiliyorsunuz ve bunu o kadar tatlı bir gerçeklikte yaşıyorsunuz ki sanki Ove’nin yaşadığı sitede, evinizin önüne sandalye atmış da yaşananları seyrediyor gibi hissediyorsunuz.
Başta belirttiğim gibi kitap Fredrik Backman’la tanışma
kitabımdı. Yazara dair dikkatimi çeken bir diğer husus yan karakterlere kısacık
değinse bile harika hikayeler yazmış olması. Neredeyse Ove’nin yakınındaki her
karakterin hayatına dair büyük ve derin bir sır öğreniyoruz ve bu detaylar
kitaptaki tüm karakterlerle bağ kurmamıza yardımcı oluyor.
Ove Diye Biri’nin bir diğer akılda kalıcı yanı, tüyleri
yoluk Kedi Belası bir sokak kedisinin hikâyede en az baş karakter kadar yer
almasıydı. Kedinin hali, tavrı, Ove’ye attığı bakışları mizahi bir dille
aktarılmıştı.
Kitabın ilk sayfasında “Bu eser intihar temasını ele
almaktadır.” uyarısı yer alıyor ama Fredrik Backman’ın yarattığı dünya kitabı
bitirdiğinizde içinizde buruk da olsa yaşama sevinci hissettiriyor.
Kitap daha önce başka bir yayınevi tarafından dilimize
kazandırılmış. Açıkçası kitap ismi orijinalinden çok farklı çevrildiği için o
kitabı, yazarın başka bir kitabı sanıp pek de araştırmadan temin ettim ve iki
çeviriyi karşılaştırma şansı buldum. Güncel baskıdaki Elif Nihan Akbaş
çevirisinin, çevirmenin diğer tüm işlerinde olduğu gibi kusursuz olduğunu belirtmeden
geçemeyeceğim.
Ove Diye Biri, ilk olarak 2015 yılında İsveç yapımı En man
som heter Ove filmiyle beyaz perdeye uyarlanmış. Filmin güncel Amerikan
uyarlaması, A Man Called Otto ismiyle 2022 yılında yapılmış. Ben şimdilik
sadece Tom Hanks’in yapımcı ve başrol olduğu 2022 yapımı filmi seyrettim. Kitap
bazı değişikliklerle sinemaya uyarlanmış olsa da okurken ve izlerken
hissettirdiği duygular birebir aynı ve hikaye büyük ölçüde metinle paralel
ilerliyor. Bu yüzden kitabı okuduktan sonra sinema uyarlamasını da seyretmenizi
öneriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Abone olarak veya yorum yaparak, kişisel verilerinizin KVKK kapsamında işlendiğini kabul etmiş olursunuz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.