Ayın Yazarı
Agatha Christie
İzlediğim bir suç belgeseli sonrası adını okumak istediğim kitaplar listeme yazdığım Soğukkanlılıkla’yı nihayet kitaplığıma ekleyebildim. Nihayet diyorum çünkü kitabı ne zaman satın almaya kalksam baskısı tükendi uyarısı ile karşılaşıyordum.
Soğukkanlılıkla’yı temin etme serüvenim o kadar uzun solukluydu ki bu süreçte kitabın yayıncısı bile değişti. 2022 yılı ocak ayı itibariyle Soğukkanlılıkla Siren Yayınları aracılığıyla okurlarla buluşmaya başladı. Bu yayıncı değişikliği sonrası, Siren Yayınları ile yaptığım görüşmede yazarın tüm eserlerini peyderpey yayımlayacaklarını öğrendim. Kısacası Truman Capote külliyatını artık Siren Yayınları aracılığıyla kitaplığımıza ekleyeceğiz ve umarım ki sinir bozucu ‘baskısı tükendi’ uyarısını bir daha görmeyeceğiz.
Küçük yaşta edebiyat ödülleriyle başarısını taçlandıran Truman Capote, Soğukkanlılıkla ile edebiyat dünyasına adeta yeni bir tür kazandırdı. Yazarın ‘kurmaca olmayan roman’ olarak tanımladığı Soğukkanlılıkla, şimdilerde benzerini ender de olsa görmeye başladığımız gerçek bir olaya dayanan ilk romanlardan. Tabi kitabın ele aldığı konu itibariyle “Keşke gerçek olmasaydı!” diye düşünmemek elde değil ama kanlı bir katliamı edebi açıdan bu kadar akıcı ve akılda kalıcı anlatılmasına hayran kalmamak da mümkün değil.
Daha önce gerçek olaylardan esinlenilerek yazılmış pek çok kitap okudum ama kurmaca olmayan roman okumaya pek çok okur gibi türünün ilk örneği olan Soğukkanlılıkla ile başladım. Önceden okuduğum ve gerçek bir olaya dayanan kitaplar çoğunlukla mağdur kişilerin yazdığı hayatta kalma mücadeleleriydi ve olayın sadece yaşandığı ana ya da suça maruz kalan kişiye odaklanmıştı. Bu yüzden Soğukkanlılıkla kitabını başka bir metin ile karşılaştırmam mümkün değil. Açıkçası benzer bir okuma deneyimi yaşamadığım için kitabın sorgu metinleri, mahkeme kayıtları, dedektif raporlarını içeren bir belge derlemesi olduğunu düşünerek okumaya başlamıştım. Tabi bu düşüncem ilk sayfayı çevirmemle tamamen değişti. Kitap hakikaten ustaca romanlaştırılmış bir cinayet dosyası.
Truman Capote, 1959 yılında Kansas’ın küçük bir kasabasında işlenen ve aynı aileden 4 kişinin öldürüldüğü korkunç katliamı büyük bir titizlikle romanlaştırmış. Aslında olayın yaşandığı yıllarda Amerikalılar, seri katillerle ne yazık ki çoktandır tanışmış durumdaydı fakat Clutter Ailesinin katledilişi o yıllarda uzunca bir süre gündemden düşmedi ve insanlar hala daha bu cinayet dosyasına olan ilgisini kaybetmedi.
Kişisel görüşüm Clutter ailesinin yaşadığı katliamın özellikle iki sebepten dolayı ülke gündemini ve tanık olanların kalbini derinden sarstığı yönünde. Birinci sebep; bu olay güvenli ve mutlu bir tarım kasabasında yaşanan büyük çaplı ilk olaydı ve kimseyle husumeti olmayan, herkesin sevdiği bir aile kurban edilmişti. İkinci ve en üzücü sebep ise kurbanların masum insanlar olması ve huzurlu evlerinde canice katledilmesiydi.
Yazar, kanlı katliamın yaşandığı günün ilk saatlerini anlatarak başladığı kitabında okuru ilk önce olayın yaşandığı Holcomb kasabasına götürüyor. Batı Kansas’taki az nüfuslu kasabanın nasıl bir yer olduğu, sosyal ilişki dinamikleri, kasabanın önemli simaları ve ilerleyen sayfalarda tanık ya da olayda büyük kayıp yaşayan kişileri detaylıca tanıyarak romana giriş yapıyoruz.
Gerçek bir olay anlatımı olduğu için kurgu polisiye romanlardaki gibi yüksek bir tempo içermese de Clutter ailesi katliamının anlatıldığı kitabın okuru sürükleyen bir yanı var. Soğukkanlılıkla’daki bu sürükleyiciliği adım adım ilerleyen gerçek bir cinayet dosyası olmasına bağladım ama sanırım her okur için farklı bir unsur ön plana çıkartacaktır. Özellikle insan/suçlu psikolojisine ilgi duyan/araştıran okurlar katillerin geçmişine ve onları masum bir insan olmaktan çıkartıp ruhsuz birer suç makinesine dönüştüren detayları okurken sayfaların nasıl aktığını unutacaktır diye düşünüyorum.
Truman Capote, olayı dramatize etmeden, kanlı olay yeri görüntülerini abartılı betimlemelerle rahatsız edici bir hale büründürmeden anlatmayı tercih etmiş. Açıkçası bu kitapta farklı bir anlatımı, okurlar olarak hiçbirimiz kaldıramazdık. Bu yüzden yazarın kendi görüşünü eklememesini ve vahşeti daha da zorlayıcı bir dille anlatmayı seçmemesini yerinde buldum.
Sadece kurbanların değil, katillerin de hayatına değinen, mahkeme salonlarındaki gerçek beyanları okuru sıkmadan metnin içine yediren ve olayı çözmeye çalışan dedektiflerden tutun da geniş bir yelpazede neredeyse tüm Holcomb kasabasının bu katliam sonrası yaşadığı değişimi okura sunan Soğukkanlılıkla’yı başta polisiye türünü seven okurlar olmak üzere, tüm okurlara öneriyorum.
Ayın Yazarı
Agatha Christie