Ayın Yazarı
Agatha Christie
Seçilmiş Olanlar, kurgu dünyasında sıkça karşılaştığımız ‘seçilmiş kişi’ ekseninde inşa edilse de bazı yönleriyle benzerlerinden ayrılan bir kitap.
10 yıl önce büyünün kapıları açılıp, hayat Karanlık denen düşman tarafından tehdit edilince hükümet bir kehanette geçen seçilmiş olanların peşine düşüyor. Sıradan birer genç olan Sloane, Matt, Ines, Albie ve Esther büyüyle tanıştıktan sonra, tıpkı kehanetteki gibi sıra dışı güçlerine kavuşuyorlar. Sıradan insanların sıra dışı yeteneklerini büyü sayesinde kazandığı bu evrende Karanlık’la yapılan savaş zaferle sonuçlansa da Seçilmiş Olanlar için işler eskisi gibi olmuyor.
450 sayfalık hikaye, Seçilmiş Olanlar’ın Onuncu Yıl Barış Kutlamaları denen törene hazırlandıkları günlerde başlıyor. Dünyayı kurtaran gençler artık birer yetişkin olsalar da hem girdikleri savaş hem de akıbetinden bir türlü emin olamadıkları Karanlık’ın geri dönme ihtimali yüzünden yoğun bir stres yaşıyorlar. Ünlü sanatçılar gibi ihtişamlı ve göz önünde sürdürdükleri hayatlarına rağmen, içten içe işlerin pek de süper olmadığı ve travma sonrası stres bozukluğunun her karakterde karşımıza çıktığı bir durum söz konusu. Veronica Roth, karakterlerini yaratırken, kara büyü karşısında dünyayı kurtarmış kahramanlar olsa da insanların özünde yaşadıklarından etkilenen gençler olduğunu göz ardı etmemiş ve kitaba kattığı TSSB gerçeklik algısını arttırmış.
Sloane ve sevgilisi Matt, Albie, Ines, Ester… Yaşadıkları travma her birinde farklı şekilde yaralamış ve her bir karakterin bu travmayla baş etme (ya da baş edememe) hikayesine kitapta yer verilmiş. Zafer kutlamaları, Seçilmiş Olanlar’dan birinin beklenmedik ölümüyle yasa bürünürken kahramanlarımız bir kez daha dünyanın en kötü gücüyle karşı karşıya geliyor. Bir daha aynı acıları yaşamaya hiçbirinin niyeti olmasa da iş başa düşünce dünyayı kurtarmak için kolları bir kez daha sıvıyorlar.
Kitabın ana karakteri Sloane, en yakın arkadaşını kaybetmenin üzüntüsü, Karanlık ile savaşlarında aldığı kararların ağırlığı ve on yıldır kendini zorlayarak ilerlettiği Matt ile ilişkisindeki sorunlarla boğuşurken ona eşlik etmek ona derin bir sempati duymama yol açtı. Seçilmiş Olanlar’ı benzerlerinden ayıran özgünlüğü, karakterlerin iyisiyle kötüsüyle kısacası tüm insani zaaflarıyla okura aktarılmış olmasına bağlıyorum. Klasik bir aksiyon romanının aksine duygusal derinliği olan, ayrıntıları ustaca işlenmiş bir macera okudum diyebilirim.
Yer yer okuru on sene önceki savaşa götüren, yaşanan kayıpların duygusal ağırlığını her sayfada hissettiren ve çalkantılı bir aşkın son demlerini yaşatan kitaba dair tek eleştirim bazı bölümleri gereksiz uzun bulmamdı. Eğer temposu yüksek bir kitap arayışındaysanız Seçilmiş Olanlar size istediğiniz şeyi tam olarak vermeyebilir çünkü kitabın neredeyse üçte ikisi durgun bir tempoda ilerliyor. Aksiyon ve merak unsuru kitabın son çeyreğine bırakılmış bu yüzden kitaba dair en yüksek heyecanı onu bitirdiğinizde yaşıyorsunuz diyebilirim.
Herkese şimdiden keyifli okumalar.
Ayın Yazarı
Agatha Christie