Ayın Yazarı
Agatha Christie

Polisiye kitaplara karşı kayıtsız kalamıyorum. Kalbimin ve kitaplığımın en geniş köşesi polisiye kitaplara ait. Benim için bu türün kitaplarını okumak oturduğum yerden beyin egzersizi yapmak gibi.
Okuyucu olarak bu kadar üzerine titrediğim uğruna gözlerimi derece derece bozduğum polisiye türünde bir yazar ya da kitap için beğendim demek de pek sık rastladığım bir şey değil.
Bazen öyle bir yazar, öyle bir kitap, kim olduğu tahmin edilemez öyle bir Psikopat çıkıyor ki karşıma senelerdir müptelası olduğum polisiye türüne bir kez daha hayran kalıyorum.
Tami Hoag daha önce okumadığım ve tamamen tesadüf eseri alışveriş listeme eklediğim bir yazardı. Psikopat'ı henüz yarılamışken yeni bir kitabını temin edecek kadar da sevdim Tami Hoag'ı.
Daha önce okumadığım bir yazarı okurken karşılaştırma yapamamayı seviyorum, bu yüzden büyük bir sürpriz oluyor yazar ile tanışma kitabı benim için. O yazarı sevip sevmeyeceğimi de çoğunlukla tanışma kitabı belirliyor haliyle. Bambaşka bir tutku yeni bir yazarla tanışmak, sizce de öyle değil mi?
Psikopat okuduğum diğer polisiyeler ile karşılaştırırsam eğer temposu yüksek sayılmayan bir kitap. Bu durum yazarın dili akıcı olmasaydı ya da üzerinde düşünülecek yüzlerce detay ve yan konu sunmasaydı dezavantaj olarak düşünülebilirdi ama aksine kitabın akıcılığı bir sayfa olsun etkilenmemiş durağan sayılabilecek tempodan.
Kitabın konusu, nereden hangi tehlike gelecek korkusuyla nehirde cebelleşiyor gibi değil de tatlı tatlı akan bir nehirde yüzüyormuş gibi ilerliyor. İçinde, derinlerde bir yerde yüzlerce tehlikenin var olduğunu biliyorsun ama korkudan titremiyorsun.
Suçlunun kim olduğunu bulmaya çalışmak kitap boyu okuyucunun oynadığı bir nevi yazara kafa tutma oyunu gibidir malum. Çoğu polisiye okuru bu oyuna müptela olduğu için aynı türün eserlerini okumaya uzun yıllar boyu devam eder.
Psikopat bu okur-yazar oyununu son sayfaya kadar sürdüreceğiniz polisiyelerden.
Ayın Yazarı
Agatha Christie