Ayın Yazarı
Agatha Christie
Rusya’nın dünyaya kattığı kuşkusuz binlerce kıymetli değer vardır ama edebiyat dünyası için Rus romancılar adeta birer temel yapı taşı niteliğinde.
Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Gorki’nin Ana’sı, Gogol’un Palto’su… Tüm bu eserler olmasaydı bugün insanlık aynı noktaya gelir miydi cevabını bulamıyorum.
İvan Aleksandroviç Gonçarov’un kaleme aldığı Oblomov, 1857 yılından günümüze gelen nadide bir eser. Kitapların en sevdiğim özelliklerinden biri tüm nüshaları yok edilmediği sürece yüzlerce yıl sonrasına, tek bir harf eksilmeden ulaşabiliyor olmaları. Oblomov gibi asırlara meydan okuyan ve kitap karakterinin özellikleriyle özdeşleşen Oblomovluk tabirini lugatlara ekleyen bu eşsiz klasik için hangi övgü dolu cümleyi kursam biraz eksik kalacak. Fakat size Oblomov’u okumayı daha fazla ertelememeniz için birkaç geçerli sebep sıralayabilirim.
“Ya şimdi ya hiçbir zaman.”
Henüz okul yıllarındayken ailesi tarafından tembelliğe sürüklenen İlya İlyiç Oblomov’un hayat hikayesi olarak yüzeysel bir şekilde özetlenecek kitap, yazıldığı dönemin ötesine sadece fiziken geçmekle kalmamış günümüze de süregelen bir bunalıma değinmiş.
Taşradan gelen para ile şehir hayatı süren burjuva entelektüellerin hiçbir şey üretmeden sürdürdüğü hayata dair eleştirel yönü bulunan kitap sayfa sayısı olarak oldukça hacimli.
Kitabın 600’ü aşan sayfa sayısı gözünüzü korkutmamalı. Gonçarov en küçük bir ayrıntıyı bile atlamadan ve akıcı bir dil ile kaleme almış ki eserini, Oblomov’un neredeyse hiç çıkmadığı yatağının kenarındaki sehpanın tozları bile okurun gözünde canlanıyor.
Kimi zaman 100 sayfalık bir kitabın sonunu getirmekte zorlanırız da günlerce elimizde süründürürüz ya hani, Oblomov’da bu durum tam tersi. Normalde 600 sayfa okuduğunuz sürenin yarısı gibi bir zamanda kitabı bitirebilirsiniz. Bu yüzden size tavsiyem, geç kalmadan bu güçlü klasiği kitaplığınıza eklemeniz olacak.
Ayın Yazarı
Agatha Christie