Ayın Yazarı
Agatha Christie
Sophie Gonzales’in yazdığı Çoğu Zaman Derbeder, ülkemizdeki Netflix hesaplarında esamesi okunmasa da dünyayı kalbinden vuran Heartstopper dizi uyarlamasından sonra sıkça anılmaya başladığı için dikkatimi çekti. Kitabı çoğu okur Heartstopper ile karşılaştırdı, ‘Heartstopper’ı sevdiyseniz bu kitabı da okumalısınız.’ gibi okur önerileri çoğaldı ve Çoğu Zaman Derbeder’e daha fazla kayıtsız kalamadım.
İlk başta belirtmeliyim ki farklı türleri birbiriyle karşılaştırmayı doğru bulmuyorum. Evet, iki kitapta da eşcinsel gençlerin okurun kalbini ısıtan aşk hikayesi var ama biri roman biri çizgi roman olunca beklentiler değişebiliyor. En azından durum benim için böyle. Bu yüzden size tavsiyem hayal kırıklığına uğramamak ya da romanın hakkını yememek için, samimiyet çıtasını arşa çıkartan Heartstopper’la Çoğu Zaman Derbeder’i kıyaslamadan kitabı okumaya başlayın.
Çoğu Zaman Derbeder, Ollie ve Will’in yer yer gülümseten yer yer düşündüren ama hüznün arka planda hep hissedildiği hikayesini anlatıyor. Ollie ve Will samimi bir yaz geçirmişti ve birbirlerini bir daha görmeyeceklerini düşünerek ayrılmıştı fakat kader onları aynı okulda buluşturdu.
Kanser tedavisi gören teyzesine yardım etmek ve kuzenlerine bakmak için ülkenin bir ucundan taşınmak zorunda kalan Ollie, yaz aşkını karşısında görünce pek çok duyguyu bir arada yaşadı. Şaşırma, sevinç ve yaz boyu mesajlarına cevap alamadığı için yaşadığı koca hayal kırıklığı ile çevrelenen Ollie’nin tek derdi bunlar değildi. Okulun ilk gününde Will ile geçirdiği romantik yazın tüm detaylarını sınıf arkadaşlarına anlatmıştı ve Will henüz kimseye açılmamıştı.
İşte burada Heartstopper ve Çoğu Zaman Derbeder’in birbiriyle kesişen yanları ufak ufak ortaya çıkıyor diyebilirim. Biri açık biri kendini keşfetme sürecinde olan iki eşcinsel gencin hikâyesi fazlasıyla Heartstopper’ı anımsatsa da iki hikâyenin keskin köşelerle birbirinden ayrıldığı yanlar olduğunu aşikâr. Heartstopper’daki sevgiyle sarmalanmış anlayışlı kabulleniş ne yazık ki bu kitapta yok. Bu durum karakterlerin zorlu sınavlardan geçmesine neden oluyor. Arka planda süren hikâyede ise Ollie’nin teyzesinin kanserle olan mücadelesine tanık oluyoruz. Kitap bu yönüyle tamamen iç açan Heartstopper’dan farklı bir yöne kayıyor ve dramla tatlandırılmış aşk hikayesine dönüşüyor.
Kırılan potlar, komik yan karakter diyaloglarıyla mizah unsurları sıkça tekrarlansa da özellikle Ollie’nin Linda Teyze’sinin olduğu sayfalarda hüzünleniyorsunuz. Kısacası bu kitabı okurken yer yer derin iç çekişlerle birkaç dakika okumaya ara vermek zorunda kalabilirsiniz.
Kederli küçük molalar haricinde kitabın kısa sürede okunanlardan olduğunu söyleyebilirim. Konusu bir yana, çiçekli iç kapak tasarımı ve iç açıcı pembe cilt rengi kitabın plaj çantalarına fazlasıyla yakışacağını düşünüyorum. Herkese şimdiden keyifli okumalar.
Ayın Yazarı
Agatha Christie