Ayın Yazarı
Agatha Christie
Bazı seri kitaplar, ortak karakterler içeren bağımsız konuları sebebiyle sıralama gözetmeksizin okunabilse de Adınla Çağır Beni serisini sıralama takip edilerek okunması gerekiyor. Öncelikle hikâyenin en başına, Elio ve Oliver aşkının filizlendiği İtalya’daki yaz tatiline gitmeli ve kendinizi André Aciman’ın yarattığı sıcak karakterlerin arasında kaybetmelisiniz. Kısacası Bul Beni’den önce Adınla Çağır Beni’yi okumanızı tavsiye ediyorum.
Adınla Çağır Beni, kesin sonuyla okuyucunun kafasında soru işareti bırakmadan bitmiş bir kitap olsa da okuyanların hatırlayacağı gibi zaman sıçramaları ve bu sıçramalar arasında uzun yıllar süren boşluklar vardı. İşte bu boşlukların dolduğu; Elio ve Oliver’ın hayatlarını sonsuza kadar değiştiren aşkı tattıkları yazdan tekrar karşılaştıkları olgun hallerine kadar geçen süreci anlatan bir kitap olduğu için Bul Beni için hikâyeyi tamamlayan bir roman diyebilirim.
Bul Beni, ilk kitabın aksine sadece Elio ve Oliver’ın hayatlarına odaklanmıyor. Bu kez André Aciman bize, ilk kitapta Elio’ya verdiği akılda kalıcı tavsiyeleriyle aklımıza kazınan Samuel Perlman’ın dünyasına bakma şansı tanıyor.
Tren yolculuğunda karşılaştığı ve kendisinden yaşça epey küçük olan Miranda’ya karşı kısa sürede tutkulu bir aşk hisseden Samuel’in yoğun duygularını okuyarak başlıyoruz kitaba. Aradaki yaş farkını görmezden gelemediği için genç kadına her bakışında farklı düşüncelere savrulan Samuel’in iç sesine kulak vermek onu daha yakından tanımamızı sağlıyor.
Artık bir yetişkin olan ve piyano yeteneğiyle başarılı konserler veren oğlunu ziyaret etmek üzere çıktığı yolculukta karşılaştığı Miranda ile koyulaşan sohbette, Elio’nun hayatına dair detayları öğrenme şansı buluyoruz. Açıkçası çoğu okur, Bul Beni’ye dair yorumunda kitabın Samuel ve Miranda ilişkisini içeriyor olması ve çoğu sayfada Elio ile Oliver’ın yer almaması hayal kırıklığı olarak nitelendirilmiş. Ben böyle düşünmüyorum. Kitabın büyük bir bölümünde okuduğumuz şey farklı bir hikâye olsa da André Aciman’ın yarattığı gerçeklik ilk kitaptakiyle aynı.
Samuel ve Miranda, Roma sokaklarında Elio ile buluştuktan sonra ‘mabet mekanları’ gezerek adeta iki adamın da geçmişine yolculuk yapıyorlar. Elio üzerinden yıllar geçse de Oliver’la gezdiği sokaklardan her geçişinde onunla ilgili anılarına dalıp gidiyor ve kitap tam da bu bölümlerde Adınla Çağır Beni’de başlayan güçlü aşka geri dönüyor.
İtiraf etmek gerekirse ikinci kitabı ilk kitaptan daha doyurucu ve edebi anlamda daha nitelikli buldum. Yazar ilk kitabın aksine geçmişle geleceği yoğurduğu, karakterden karaktere ustaca atladığı ve ilk kitapta bahsedilmeyen yıllara dair doyurucu bilgiyi, okuru sıkmadan sunmuş ve ortaya okunmaya doyum olmayan bir devam romanı çıkmış.
Geçmişe dönük hatırlatmalar, iki kitabı peş peşe okuyan okurları sıkmayacak sıklıkta verilmiş ve ilk kitaptaki tüm karakterler birer saygı duruşu gibi kısa da olsa anılmadan geçilmemiş. Bu açıdan ele alınca kitabın başarılı bir devam kitabı olduğunu düşünüyorum ve çoğu okurun hayal kırıklığı sözlerine katılmıyorum. Bence Bul Beni, aşka, hayata, geç kalmışlığa ya da yarım kalan hikayelere gereken dikkati ustaca çeken bir kitap ve Adınla Çağır Beni’yi seven her okurun da okuması gereken bir eser.
Sürprizbozanlarla okuma keyfinizi baltalamak istemiyorum ama Elio ve Oliver’ın yıllar sonra karşılaştığını zaten ilk kitaptan bildiğimiz için kitabın bu bölümlerindeki her bir kelimenin ifade ettiği anlamın derinliğini hayran kalarak okuduğumu belirtmek istiyorum. İki aşığın birbirine sorduğu her bir soru, verilen her bir cevap hatta bazen dalıp giden bir çift göz bize arafta kalan yılların hüznünü hissettiriyor ve kitap devam kitabı beklentisi olmadan kesin bir sonla noktalanıyor.
Adınla Çağır Beni yorumumda da bahsettiğim gibi, okuduğum en gerçekçi ve en çarpıcı aşkı hikayesinin etkisinden çıkamıyorum ve Adınla Çağır Beni’yi okuyan her okura Bul Beni’yi de okumalarını tavsiye ediyorum.
Ayın Yazarı
Agatha Christie