Kitap Mimarı Logo
03 Kasım 2022

Anne Frank’in Hatıra Defteri – Anne Frank (Çeviren: Hakan Kuyucu)

Anne Frank’in Hatıra Defteri – Anne Frank (Çeviren: Hakan Kuyucu)

Bergen-Belsen toplama kampındaki ölümünden sonra babası Otto Frank tarafından kitaplaştırılan Anne Frank’in Hatıra Defteri, Selim İleri’nin önsözüyle okurlara sunulmuş. Selim İleri’nin Bir Tanıklık isimli yazısında belirttiği gibi “Dünya edebiyatı İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananlara içinde bulunduğumuz yüzyılda odaklanmaya başladı ve büyük bir azimle çalışıyor.” .

       Ben de çoğu okur gibi o yılları anlatan kitaplar okudum. Okuduğum kitaplar, gerçek olaylardan esinlenen kurgusal romanlardı ve itiraf etmek gerekirse beni göz yaşları içinde bırakan büyük bir drama sahiptiler.

 

 

       Pek tabii o yılları 13 yaşında bir genç kızın kaleminden anlatan Anne Frank’in Hatıra Defteri’nde de göz yaşlarımı tutmakta zorlandığım sayfalar oldu fakat Anne Frank’in son günlerine kadar taşıdığı umut o yıllara farklı bir gözle bakmamı sağladı. Savaşı küçük bir çocuğun gözünden gün be gün takip etmek duygusal açıdan zor olduğu kadar empati kurmamı kolaylaştırdı. Bir yanım keşke o vahşetin kurbanı olmasaydı da adını hiç duymasaydım dediğim Anne Frank ile tanıştığım için hüzünlü, bir yanımsa Anne’nin içinde bulunduğu zor şartlara rağmen umudunu koruyan iyimser halini okuduğum için buruk da olsa sevinçli... Kısacası kitaba dair pek çok duyguyu bir arada hissediyorum ve Anne Frank’in mirasına onun fikirlerine yakışır şekilde sahip çıkıldığı için mutluyum.

 

 

      Otto ve Edith Frank çifti kızları Margot ve Anne ile savaş başlayana kadar sıradan sayılabilecek bir hayat yaşıyorlardı. Anne 13. Doğum gününde hediye edilen defteri günlük olarak tutmaya başladı. Önceleri içini dökmek için tuttuğu ve Kitty adını verdiği günlüğünü, sürgündeki Kültür Bakanı’nın o yılları anlatan günlüklerin, savaş sonrası halka açık sergileneceğine dair beyanından sonra ciddiyetle kaleme almaya başladı.

 

 

“Uzun süredir özlemini çektiğim kız arkadaşın hayalimdeki imajını not etmeyeceğim bu sayfalara-ki çoğu insan bunu yapar-bu hatıra defterinin kendisini kız arkadaşım yapacağım. Ve ona Kitty adını vereceğim.”

 

 

       Aile bir süredir Otto Frank’ın çalıştığı iş yerini saklanma yeri olarak düzenliyordu fakat Margot’un çalışma kampına yerleşmesi için gelen bildiriyle, planladıklarından daha önce Anne’nin günlüğünde Arka Ev olarak bahsettiği yere geçtiler. Bir süre sonra Arka Ev’in nüfusu 8 kişiye kadar çıktı. Eve önce Anne’nin akranı oğulları olan Van Daan ailesi daha sonraysa Anne’nin odasını paylaşmak zorunda kaldığı Dussel geldi. 8 kişi, penceresini bile açamadıkları dar bir alanda gün ışığı görmeden senelerce saklandılar ve katledilen milyonlarcasını düşündükleri için hayatta olduklarına sevinemediler bile.

 

 

       Aslında kısa bir zaman önce, Arka Ev’dekine benzer bir tecridi biz de yaşadık. Pandemi sebebiyle evlere kapandığımız günlerde vakit geçirmek, sakin kalabilmek ya da kendimizi oyalayacak bir rutin bulmak için çaba sarf etmemiz gerekti. Çoğu insan bu süreci sağlıklı bir şekilde tamamlayamadı hatta bozulan ilişkiler yüzünden boşanma davalarında büyük bir artış yaşandı. Belki de yaşadığımız karantina süreci Anne Frank ve Arka Ev’in diğer sakinleriyle daha güçlü bir empati kurmamı sağladı diye düşünüyorum.

 

 

       Anne, Arka Ev’de yaşananları gün be gün kayıt ederken savaşa daha önce bakmadığımız bir pencereden bakma şansı sunmuş. Cezalandırılma pahasına Frank ailesine yardım eden gönüllülerin getirdiği erzakları paylaşıp stoklanmasındaki günlük işlerin zorluğundan, ev halkının savaşa dair yorumlarına, okudukları kitaplardan, girdikleri sıradan tartışmalara kadar Anne olup biten her şeyi Kitty’sine yazmış. Okuyucuları adeta Arka Ev’in bir köşesine oturtan kitap dili bakımıyla kolay okunan akıcı bir eser.

 

 

       12 Haziran 1942’de başlayan günlük, 1 Ağustos 1944’e kadar sürüyor ve bu kısa süreçte Anne’nin şımarık bir kız çocuğundan olgun bir genç kadına dönüşmesine de tanık oluyoruz. En ölümcül hava saldırılarının yaşandığı akşamlarda bile kitap okumayı ihmal etmeyen, savaşın biteceğine inanan ve okula dönmek için gün sayan Anne’nin soy ağacı çıkartmak gibi entelektüel zevklerini düşündükçe eğer yaşasaydı nasıl bir kadın olurdu sorusunu düşünmeden edemiyorsunuz. Anne gibi yok edilen milyonlarcasını düşünmeden edemiyorsunuz. Günlük, dönemi anlatan kurgu romanların aksine her sayfasında sizi drama boğmuyor hatta bir yerden sonra Anne’nin iyimser bakış açısına kendinizi öyle bir kaptırıyorsunuz ki küçük bir umut ışığına tutunmaktan kendinizi alamıyorsunuz.

 

 

       Anne Frank’in Hatıra Defteri, yayımlandığı günden beri 60’tan fazla dile çevrilmiş ve en çok okunan kurgu dışı eserlerden biri olarak kabul ediliyor. Anne Frank’in Hatıra Defteri pek çok yapıma uyarlanmış. Belgeseller, sinema uyarlamaları ve tiyatro oyunları arasında benim en sevdiğim Helen Mirren’in kitaptan bölümler okuduğu Anne Frank: Parallel Stories belgeseli oldu. O dönemi yaşayan ve toplama kamplarından kurtulanların dilinden Anne Frank’i tanımak, şimdilerde müze olarak gezilebilen Arka Ev’i görmek kitabı görsel açıdan da hafızama kazıdı diyebilirim.

 

       Son olarak dilerim ki bir daha böylesi büyük bir katliama tanık olmak zorunda kalmayız.

kitap mimarı kitap yorumu kitap blogu kitap yorum sitesi anne frank'in hatıra defteri anne frank'in hatıra defteri kitap yorumu anne frank otto frank epsilon yayınları
Dokuza Kadar On – Özdemir Asaf

Dokuza Kadar On – Özdemir Asaf

Şiire susadığım zamanlar haricinde uzunca bir dönem şiir kitabı okumadığımı fark ettiğimden
Travma Çağı – İlkim Öz

Travma Çağı – İlkim Öz

     Psikolog-yazar İlkim Öz'ün kaleme aldığı 20. benimse yazarla
Kuzuların Sessizliği (Hannibal Lecter #2)

Kuzuların Sessizliği (Hannibal Lecter #2)

Thomas Harris’in kaleme aldığı 4 kitaplık Hannibal Lecter Serisi’nin ikinci kitabı olan
Bir Şans Daha – Lucy Diamond

Bir Şans Daha – Lucy Diamond

     En yakın yeni yıl gecesini düşünün, ne kadar çok yeni karar aldınız

Ayın Yazarı

Agatha Christie

Agatha Christie